Bütün milletlerin mitolojisinde olağanüstü ve büyük bir kuş dikkati çeker. Yunanlılarda Phoenix Hintlilerde Garuda, Araplarda Anka ve İranlılarda Simurg bu kuşlardan ilk hatıra gelenlerdir.
Türk mitolojisinde de Tuğrul ve devlet kuşu gibi isimlerle isimlerle geçer. Tüm Asya kıtasını kapsayan masal ve mitolojik hikayelerde motifler halinde karşımıza çıkmaktadır. Bazen motifler masallardan da eskidir.
Sufi Ferîdüddîn-i Attâr bu kuştan kendini aramanın sembolü olarak söz eder. Bu efsanevi kuşların ortak bir özelliği ölümsüzlüktür. Ayrıca bu kuşlarla ile ilgili anlatımlarda genellikle bir yanma motifi bulunur. Öleceği zaman, bir tür ateş olup kendi kendini yakan ve kendisinden yeniden doğan bir kuştur. Anka ya da Zümrüd-ü Anka Orta doğu geleneğine göre, Kaf Dağı’nda yaşar. Bu efsanevi kuş sembolizmlerinde simgelenen başlıca anlamlar, spiritüel aydınlanma ve reenkarnasyon olarak açıklanır. Sembolizmde kuşun yanması cehenneme iniş deneyimini, yeniden doğması ise arınılarak saflığı elde edilişini simgelemektedir.
Zümrüd-ü Anka kuşunda insanların özlemleri, zayıf yanları ve umutları yatar. Ölümsüzlüğe olan özlem, ölüm ya da dibe batma sonrası yeniden küllerinden doğması ve yeniden aydınlanma bizi tanımlar. Her zaman bir umut vardır. Ve her şeyin bittiğini düşündüğümüz bir noktada yeniden ilahi bir güçle doğmak vardır.
İnsanoğlunun kendini karanlıklarda araması, aydınlıkların doğmasını beklemesi, yolunu belki kaybetmesi ve yeniden bulması tanımlanabilir.
İnsanoğlunun yaşadığı maddi ve manevi tüm yolculuklarda hiç birşey son değildir. İnsan kendini yeniden yapılandırma ve değiştirme gücüne sahiptir. Hakikatte olan insan doğasını gerçek ilim ve bilim kaynağıyla, kendinde olan manevi ve mistik yeteneklerini harmanlamasıdır. Çoğu zaman masallarda karşımıza çıkan bu mitolojik kuş var olduğuna inanıp, sanki ispatlayamadığımız güçler gibidir. Güç her insanın içinde vardır. Kimisine düşen görev sadece gücünü yalnız mağarasından çıkarmaktır.
Esasında her insanın içinde kocaman bir zümrüd-ü anka kuşu yatmaktadır...
zümrüd-ü anka |